
Böyle birini kollarınızda yatırmış, göğsünüzde uyutmuşsanız, onu o en masum haliyle görüp, yine de âşık olmamışsanız, ya tamamen oksijensiz solunum yapıyorsunuz ve bu yüzden bi kalbiniz olmasına gerek yok ya da siz de duygularına hâkim olabilen o güçlü(!) insanlardansınız.Bence aşkın en katışıksız hali dakikalarca gözünüzü kırpmadan uyuyuşunu izleyip kalp atışlarını dinlemek, uyanmasın diye nefesinizi tutup, öpmemeye çalışmaktır muununu:)
O uyuma anı öyle bi büyüdür ki, sanki birden daha az acımaya başlar bir yerlere çarptığınız diziniz, daha az sıkıntı verir bunaltıcı sıcak, daha saçma gelir geçemediğiniz bi dersinize ya da kırıldığınız bi yakınınıza üzülüşleriniz. Sadece o “an”ı yaşatır o büyü, ne geçmiş kalır, ne gelecek. Öyle güzel çiçekler açtırır ki içinizde, tüm kötülüklerden korumak için şefkatle sarmak istersiniz çiçeklerinizin renklerini onun etrafına, gökkuşağından bi kalkan yapmak istersiniz ona, hatta belki kavgaya tutuşursunuz o güne kadar size hiç de zararlı gelmeyen bi karasinekle:)O her şeyden habersiz fosur fosur uyurken, siz tek tek inceleyip muununu, dudaklarını, aklınıza kazırsınız. Bi resmini çizmek istersiniz ama yanından kalkarken uyandırmaya kıyamazsınız, uyanıkken de Speedy Gonzales’in bile resmini çizmeye çalışmak daha kolay oluciiiği için akıldan resmetmeye karar verirsiniz canavar modelinizi:) Her hareketini ezberlemeye çalışırsınız, o an hissettiklerinizi unutmamak için, elini sağa atışını, elinin tersiyle muununu kaşıyışını, yanından kalkacağınızı sanıp, uyku arasında bile elbisenizi bırakmayışını..O minicik ellerin nasıl olup da sizi bu kadar sıkı tuttuğuna akıl erdiremezsiniz, o minicik yüreğin, üzerinizdeki hâkimiyetini memnun bi teslim oluşla izlersiniz. Üzülürsünüz yaşadığı topu topu 11 ayın büyük bi kısmını uzağınızda yaşamış olmasına ve yüreğiniz daralır birden, daha çook zamanlarını uzağınızda geçireceğini düşünerek…
Ben âşık oldum 11 aylık bi meleğe, sadece balkonda leğende suyla oynayışına değil, gördüğü her börtü böceğe sevinişine değil, oynarken gidip kanepenin iki parmak genişliğindeki aralığına sıkışacak kadar küçük oluşuna değil, sıkıştığı yerde bi yandan ağlayıp bi yandan çalan müzikle oynayışına değil, tasarruf eyleyip ”al” ve “ver” kelimelerinin ikisine birden “ver” deyişine değil, ağız murun bi yana kayarak esnerken, taklidini yaptığımı fark edip, esnemesini yarıda kesip, onun da benim taklidimi yapmasına değil, “kırmızı balık gööölde”yi söylerken, gözlerini kocaman kocaman açıp, gözlerime dikip, dikkatlice ve hayatının en ciddi işini yapıyormuş gibi dinlemesine değil, biberondan mamasını içirirken ellerimle oynamasına değil, şaşırdığında dudaklarını tam yuvarlak yapıp, “uuu!” deyişine değil, kendi suluğu dururken gidip, her bardaktan su içenin bardağına saldırmasına değil(içemiyo yahu, bardaktan olunca yutamıyo suyu, yoksa ben de düşündüm bu kuzu bardaktan içmek istiyo diye:)) ya da şu anda aklıma gelmeyen milyonlarca maskaralığına değil sadece, bütün o kavga kıyametin sebebi o değilmiş gibi böyle melek melek uyuyuşuna aynı zamanda… Bi daha uyuyuşunu izlediğim kimseye âşık olmam sanırken, bana bunun tersini ispatlayışına… Büyüdüğünde nası biri olmuş olursa olsun, her insanın temelinin bi melek olduğunu hatırlatışına.. Evet, âşık oldum:) Âşık etti beni kendine 11 aylık başıyla cimcime. Yerimde olsaydınız siz de âşık olurdunuz:) Birazdan gidip saatlerce dışarıdaki ağaçları izliycez, tekrar tekrar şaşırıcaz üstlerindeki ışık oyunlarına, bıkmadan usanmadan sevicez her bi yaprağı, yani çook işimiz var:) Bize müsaade. Esen kalınız efem…