Antoine De Saint'in meşhur Küçük Prens'i başucu kitaplarımdan biridir, her okuyuşunuzda bambaşka şeyler bulursunuz kitapta, ayna gibidir bir nevi, her yaşınızda farklı şeyler gösterir,farklı yorumlar yaptırır kitaba, kendinize, hayata dair.

Harper Lee'nin Bülbülü Öldürmek kitabı da mükemmeldir bu konuda, sanki "Baba, hayat nasıl bir şey, adalet nedir?" diye sormuşsunuz da, onun cevabını vermiş yazar babacan bir tavırla.

Richard Bach'ın Martı Jonathan Livingston'ını okuduğunuzda, öyle bütünleşirsiniz ki o sevimli martıyla, rüzgarı yüzünüzde hissedersiniz, gerçekten uçma denemeleri yapıyormuşsunuz gibi. Gerçek bir yol göstericidir, sanki en zor zamanlarınızda gelip "Korkma, uçmak istiyor musun, o halde özgürsün." diye fısıldayacakmış gibi...

Vee Forrest Carter, Küçük Ağaç'ın Eğitimi, adı üzerinde, hayat akademisi gibi kitaptır, anne-babası ölen bir çocuğun, kızılderili olan anneanne ve büyükbabasıyla yaşamaya başlamasını ve kızılderili yaşamını tanımasını anlatır.

Bahsettiğim kitapların hiçbiri çocuk kitabı değildir.Her kelimelerinin altında binlerce anlam gizleyen, kripteks kıvamında kitaplardır:) Bahsedilmesi gereken sayısız kitap var aslında ama minimum malzemeyle maksimum gereksinimi karşılamak için bu kitaplar mükemmel seçim olur bence. Konsantre meyve suyu gibi her biri, sulandırıp sulandırıp içiniz, şeker bal şifa olsun, yarasın efem:)

Dip not: Bu yazıyı, kitaplarımı eskidiklerinde, yırtıldıklarında tamir edeceğine, ciltleyeceğine söz veren kocaman yürekliye ithaf ediyorum:)





Farklı diyarlarda akan iki ırmağız sanki, tüm topladıkları çakıltaşlarını, kumu, yosunu diğerininkine katmak için, aynı denize dökülmek için durmadan akan iki ırmak... Nerelerden geçersek geçelim, tüm biriktirdiklerimizi birleştirip derya, umman olucaz sonunda. Nerede başlarsak başlayalım, hep birbirimizde biticez.

Duydum ki öfkelenmiş suların bensiz, hırçın dalgalara dönüşmüş. Korkma, yine birlikte dönücez denize, hep öyle yapmadık mı? Geçtiğim yerlerden senin için getirdiğim hikayeleri anlatıcam, yine alıcam seni serin sularıma, sevicem hırçın dalgalarını tek tek, hepsine sakinliği hatırlatıcam, huzuru. "Gürül gürül gel bana ama öfkeyle değil, coşkuyla..." diycem.

Ve her kavuşma bitiminde , ayrılık değil, seninle buluşmanın başlangıcı demek olan bir yola düşücem.
E.C.
Hayat çok garip aziizim. Önemsiz bi konuda yapılan anlık, ufacık bi tercih bile, tercih sahibinin kendisini bambaşka bi dünyada bulmasına yol açabiliyor. Bu bakımdan düşünüldüğünde hayat milyonlarca farklı sonla bitebilecek bi oyun gibi. Topladığın puana, bulduğun gizli kapılara, oyun içinde ekstradan çözdüğün gizemlere göre tamaamen farklı sonlarla bitebilecek bi oyun... Ve bu gerçek, insanı her karar öncesi defalarca düşünmeye itiyor.
Son zamanlarda her şeyi zamanın ve hayatın akışına bırakmış bir kimsenin(BEN) tembellik katsayısıyla, karşılaştığı yol ayrımlarının miktarı çarpılacak olursa, önümüze içler acısı bir tablo çıkıyor. Sanırım bu yüzden yine aynı bir kimse, Sıla'nın "..Hayata üşenelerden misin sen de?" dizelerini her duyuşunda derin bir off çekiyor.
Büyük bir lider olmakla, sıradan, kimsesiz ve kendi hayatını yönlendirmekten aciz bi "hiç" olmak arasındaki çizgi çok ince gerçekten. "Kendi hayatında mutlu bi hiç", yapabileceklerinin farkında olup, yine de yapmamaya, üşenmeye devam ederek, hayatı görmezden gelerek daha ne kadar "mutlu" bir hiç olabilir çok merak ediyorum...
Dipnot:Elvis Presley, "...a little less conversation, a little more action." diyor fonda. Piki Elvisçiğim, actionman gibi oluciiz hepimiz, kızma ya hu...



İyi geceler ay ışığım.

Ben sana ayışığım:)

Selvi Boylum Al Yazmalım..


Selvi Boylum Al Yazmalım.. Bir Cengiz Aytmatov romanı olan Kırmızı Eşarp'tan uyarlanmıştır. Bir kamyonun anatomisini anlatan filmdir:)

ilyas:hoşgeldin desene arkadaş sevgilime
asya:hı?hoşgördük arkadaş
ilyas:hoşgeldin deyin arkadaşlar sevgilime!
asya:hoşbulduk yüce kale!
ilyas: heyy amca!sevgilime hoşgeldin de!
asya:hoşbulduk yalnız ağaç sevgilin nerde?
ilyas:buraya bakın keçiler.sevgilime hoşgeldin deyin!
asya:hoşbulduk sakallı keçi!
ilyas:eyyyy gökyüzü tenimi yakan sıcak güneeeeş!
asya:bereketli tarlalar,yüreğim kadar coşkun dere selam size...


Böyle coşkulu da olsa yaşananlar, bazen hayat mutlu sonlar vermez insana, o da haklıdır, tuvale kurşuni renkler de gerekir, griler, sonbahar sarıları-kahverengileri, yani ne zamana kadar pembeler morlar:)
ve son sahne şöyledir..
ilyas:asyam.. al yazmalım..
asya(iç ses): SEVGİ NEYDİ? sevgi iyilikti, dostluktu. SEVGİ EMEKTİ... (cemşit'e doğru yürümeye başlar)
ilyas:asya..(asya, samet ve cemşit'le giderken bir durur, döner. ilyas'a bakar);
asya(iç ses): durursam bir daha kurtulamam..
ilyas(iç ses): ziyanı yok, gülüşü yeter bize..
asya(iç ses): yüreğim kaydıysa günah mı?
ilyas(iç ses): çamura saplansam yardıma gelir misin?
asya(iç ses): elini tuttum.. sıcacıktı.. yüreği elimdeymiş gibi..
ilyas(iç ses): elinden tutuversem benimle gelir mi?
asya(iç ses): seninim işte.. alıp götürsene beni..
ilyas ( aldırma gönül ile giderken): elveda asya.. elveda selvi boylum al yazmalım elveda.. bitmemiş türküm benim..

Asya İlyas'a deliler gibi aşıktır hala, günlerce yollarda beklemiştir onun gelişini ama yüreği "İlyas" diye bağıra bağıra Cemşit'i seçer.. Bir sürü sosyolojik sebebi var Asya'nın kararının Cemşit'ten yana olmasının. Ekonomik özgürlük, bi kadının hayatta tek başına kalma korkusu ve bi çocuğu tek başına büyütmenin zorlukları girmiş işin içine, ki filmin zamanı göz önüne alınırsa, daha geçerli sebeplermiş bunlar günümüze kıyasla. Ama zaman değişse de, şartlar değişse de senaryo değişmez. Her kadının hayatında bi İlyas ı ve birkaç Cemşit i oluyo galiba.. Seçimlerin doğruluğunu yanlışlığını tartışacak değilim burda, sadece umarım hayatlarındaki Cemşit'i seçen kadınlar, İlyaslarını unutup, Cemşitlerine sıkı sıkı sarılıp, onun verdiği emeğin karşılığını sevgi olarak geri verebilirler ve hayatlarındaki İlyas'ı seçen kadınlar yaşadıkları aşkla bir ömür mutlu olup, zor zamanlarında "Cemşit olsaydı böyle olmazdı" diye hayıflanmazlar ve seçimleri ne olursa olsun umarım hiçbir kadın seçiminden pişmanlık duymaz.. Ya da daha güzel bi çözüm buldum herkes için: umarım Cemşit'in sevgisini,emeğini, güven duygusunu ve İlyas'ın yakışıklılığını, aşkını, o tatlı deliliğini, yani tüm bu özelliklerin hepsini taşıyan birini bulup seçim yapmak zorunda kalmazlar:) Tüm selvi boylu al yazmalılar, tüm Asyalar için gelsin:) Sıradaki şarkımız Cahit Berkay'dan Selvi Boylum Al Yazmalım:) dın dındındındıı..
Kelebekler nerdeler??
Benekleri kaybolmuş, aramaya gittiler..:)

"Uçurtma uçuracaktık hani, söz vermiştin bana. Niye yalan söyledin ? Burnun uzadı mı İnci ? Beni de götürecektin hani. Bavuluna saklanırdım, saklambaç oynarken saklanmıştım ya sen bile bulamamıştın. Niye sözünü tutmadın? Burnun uzadı mı inci? Hani pinokyonunki gibi...
İn..cii..:("
Barış aklıma her geldiğinde burnumun direği sızlar.Sanki ben İnciymişim gibi, ya da Barış..Bilmiyorum:)
"Kuşlarrrr Barış'ın babası iyi miiiii?":):)